Yazarlar

Published on Haziran 21st, 2020

0

86 yıl önceki kara sayfa: Furtuna, Yahudi Pogromu – Doğan Özgüden


Çanakkale’de Yahudiler’e yapılan ekonomik boykotun ardından 21 Haziran 1934’te yağma, dayak, ırza geçme, imzasız tehdit mektupları gönderme olayları başlamıştı. Bir süre sonra pogrom Kırklareli, Edirne, Tekirdağ, Uzunköprü, Silivri, Babaeski, Lüleburgaz, Çorlu ve Lapseki’ye yayılmıştı.

Ülkeyi Türk ve Müslüman olmayan halklardan arındırma amacıyla Osmanlı döneminde başlayan, cumhuriyetten sonra da sürdürülen soykırım uygulamalarına Ermeni, Asuri-Arami-Süryani-Keldani, Grek ve Kürt’ler gibi 15. yüzyılda İspanya’da Engizisyon’dan kaçarak Türkiye’yi yurt edinmiş olan Yahudi halkı da hedef olmuştu.

Rumlar başta olmak üzere Türk ve Müslüman olmayanlara karşı 1955’in 6-7 Eylül’ünde İstanbul ve İzmir’de yapılan pogrom’dan 21 yıl önce 1934’te Trakya bölgesinde Yahudi halkına karşı utanç verici bir pogrom uygulanmıştı.

Tıpkı Asuri-Arami-Süryani-Keldani’lerin 1915 soykırımını SEYFO diye adlandırmaları gibi, Yahudiler de bu pogromu FURTUNA olarak adlandırmışlardı.

Alman nazizminin Türkiye’deki destekçileri Nihal Atsız’ın Orhun dergisinde, Cevat Rıfat Atilhan’ın ise Milli İnkılap dergisinde Yahudilere karşı ırkçı yazılar yazmaları sonucunda halk etki altında kalarak Yahudi azınlığa karşı şiddet olaylarına girişmişti. Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve Çanakkale gibi illerde Yahudilere ait dükkân ve evler yağmalanmış ve kadınlara tecavüz edilmişti. Bu pogrom sonucunda yaklaşık 15 bin Trakya Yahudisi bulundukları şehirleri terketmek zorunda kalmışlardı.

Atsız ve Atilhan’ın kışkırtmalarından çok önce bu pogromun temeli Atatürk’ün cumhurbaşkanı, İnönü’nün de başbakan olduğu dönemde TC Hükümeti tarafından atılmıştı.

19 Şubat 1934 tarihli bir kararname ile Edirne, Kırklareli, Tekirdağ ve Çanakkale mıntıkalarını içine alan Trakya Umumi Müfettişliği adıyla ikinci bir müfettişlik kurulmuş, başına da 1927’den itibaren Doğu Anadolu’da Kürt direnişçilere karşı Birinci Umumi Müfettişliği görevini beş yıl süreyle yürüten İbrahim Tali Öngören getirilmişti.

14 Haziran 1934’te TBMM tarafından kabul edilen 2510 Sayılı İskân Kanunu “Tek dille konuşan, bir düşünen, aynı hissi taşıyan bir memleket” yaratmak amacıyla ülkeyi “Türk kültürlü nüfusun yoğunlaşması istenen mıntıkalar”, “Türk kültürüne teşmili istenilen nüfusun nakil ve iskânına ayrılan mıntıkalar”, “Yer, sıhhat, iktisat, kültür, siyaset, askerlik ve inzibat sebepleri ile boşaltılması istenilen, iskân ve ikamete yasak mıntıkalar”a ayırıyordu. Kanunun 9. maddesi İçişleri Bakanlığı’na “casuslukları sezilenleri sınır boylarından uzaklaştırmak” yetkisi veriyordu.

Daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Kürt halkını assimile etmek amacıyla hazırlanmış bu yasa Yahudiler aleyhine de kullanılacaktı.

O dönemde Türkiye’deki Nazi sempatizanlarının en gözü dönmüşlerinden biri Der Stürmer gazetesine Djev imzasıyla yazılarını vermiş olan Cevat Rıfat Atilhan’dı. Turancı olan Atilhan I. Dünya Savaşı’nda Sina cephesinde yüzlerce Yahudi casusu yakalayıp onlarcasını kendi elleriyle astığını iddia ederek övünüyordu. Antisemitizmi yaymaya çalışan Atilhan birkaç aylığına misafiri olduğu Nazi Julius Streicher’den güç kullanma ve yıldırma teknikleri öğrenmişti.

Nazilerin kendisini “Herr Major” diye çağırdıkları Atilhan’ın Almanlardan aldığı destekle çıkardığı Milli İnkılâp dergisi açıkça Yahudi karşıtı olduğunu ilan ediyor ve Yahudi firmalarından asla reklâm almayacağını açıklıyordu. Nihal Atsız gibi ünlü Türk ırkçılarının da yazdığı Milli İnkılâp dergisinin birçok sayfası Yahudi düşmanı yazılarla doluydu.

Çanakkale’de Yahudiler’e yapılan ekonomik boykotun ardından 21 Haziran 1934’te yağma, dayak, ırza geçme, imzasız tehdit mektupları gönderme olayları başlamıştı. Bir süre sonra pogrom Kırklareli, Edirne, Tekirdağ, Uzunköprü, Silivri, Babaeski, Lüleburgaz, Çorlu ve Lapseki’ye yayılmıştı.

Bu saldırılardan sonra Trakya’daki Yahudi nüfusun çoğunluğu İstanbul’a ve bir kısmı da yurt dışına kaçmak zorunda kalmıştı. Varlık Vergisi ve Yirmi Kur’a İhtiyatları (Müslüman olmayan azınlıkların II. Dünya Savaşı’nda askere alınması) gibi diğer uygulamalar da Yahudi azınlığın hayatını daha da zorlaştıracak, çoğu yurt dışına ve yeni kurulan İsrail Devleti’ne göç etmek zorunda kalacaktı.


Doğan Özgüden – 21.06.2020


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑