İnsan Hakları

Published on Ocak 23rd, 2021

0

Bir hakikat, yüzleşme ve hesaplaşma mücadelesi: Kayıplar mücadelesi

Hasan Ocak’ın gözaltına alınmasının ardından “Sağ aldınız, sağ istiyoruz” sloganı ile başlatılan mücadele, devletin katletme politikasının önüne set oluşturmuştu. Sosyalist işçi Gökhan Güneş’in 20 Ocak’ta kaçırılması karşısında devletin aldığı tutum, 1995 yılının Mart ayından bu yana süren kayıplara karşı mücadelenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı.

12 Mart 1995 yılında Gazi ayaklanmasının hemen sonrasıydı. Komünist, devrimci Hasan Ocak, devletin kontrgerilla güçlerinin Gazi Mahallesi’nde gerçekleştirdiği saldırıya karşı gelişen ayaklanmanın ilk anından itibaren başındaydı. Barikatların kurulmasından şehitlerin uğurlanması törenine kadar ayaklanmanın her aşamasında aklı, iradesi, kararlılığı, direngenliği vardı.

Devlet, ayaklanmanın ardından devrimcilere, komünistlere karşı sürek avı başlattı. MLKP-K’nın yönetici kadrolarından Hasan Ocak, 21 Mart günü 12.30-17.00 saatleri arasında Topkapı ile Yenikapı arasında gözaltına alındı.

Ailesi ve avukatlarının polis ve savcılık nezdindeki girişimleri, “Bizde böyle biri yok”, “Gözaltında değil” sözleri ile karşılandı. Bu yanıtlar, gözaltında kaybedilme riskine işaret ediyordu.

MÜCADELE 30 MART’TA BAŞLADI
Bunun üzerine Ocak ailesi ve Hasan Ocak’ın yoldaşları ile insan hakları savunucuları harekete geçti. İHD İstanbul Şubesi’nde 30 Mart günü düzenlenen basın toplantısı ile gözaltında kayıplara karşı uzun sürecek mücadelenin startı verildi. Gazi ayaklanmasının ardından gözaltına alınan devrimcilerin ailelerinin de katıldığı basın açıklamasında talep netti: Hasan Ocak’ı sağ aldınız, sağ istiyoruz.

HASAN OCAK VATAN EMNİYETİNDE GÖRÜLDÜ
Aynı gün, Hasan Ocak’ın yoldaşları, Cağaloğlu’nda eylem yaptı. O günlerde sokakta yapılan her eylem “korsan” statüsüne giriyordu. Kampanya yavaş yavaş ilerlerken, Hasan’ın gözaltında olduğu günlerde Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü’nde tutulan devrimciler tanıklıklarını kamuoyu ile paylaştı, hukuki girişimlerde bulundu.

İŞÇİLERDEN AÇLIK GREVİ
Kampanyanın merkezi haline gelen açlık grevini başlatanlar ise tekstil işçileri oldu. 2 Nisan’da DİSK Tekstil Sendikası 1 No’lu Şube binasında başlatılan açlık grevi kısa sürede birçok kente yayıldı.

VALİLİK ÖNÜNDE EYLEM
4 Nisan günü eylem mekanı, İstanbul Valiliği’nin önü oldu. Polis eyleme çok sert saldırdı. Anne Emine Ocak’ın da içinde olduğu 33 kişiyi işkence ile gözaltına aldı.

İKTİDAR ORTAĞI CHP’NİN BİNASI İŞGAL EDİLDİ
Aynı hafta içinde bu kez CHP’nin Fatih ilçe binası komünist gençler tarafından işgal edildi. Amaç, iktidar ortağı CHP’yi harekete geçirirken, kamuoyu oluşturmaktı. 9 genç gözaltına alındı.

HER YER EYLEM ALANI
Açlık grevleri, basın açıklamaları, gösteriler, toplantı, imza kampanyaları ile “Hasan Ocak’ı sağ aldınız, sağ istiyoruz” sesi topluma taşınıyordu. Sadece kentlerin meydanları, sokaklar, kampüsler, okullar değil, bakanlık, valilik önleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) salonları, polis binaları da kayıp yakınlarının hesap soran sloganları ile yankılanıyordu. Kampanya Avrupa kentlerine de yayıldı. Almanya’da 150 kişinin katılımı ile açlık grevi başlatıldı.

HASAN OCAK KAYIPLAR MÜCADELESİNİN SİMGESİ
Ocak ailesi, sadece Hasan için yürütülen mücadelenin değil, tüm kayıplar için yürütülen mücadelenin simgesi haline gelirken, anne Emine Ocak, acısını kararlılığa dönüştürerek her yerde “Hasan’ım nerede” diye soruyordu.

ANNE OCAK FAŞİZMİN TEMSİLCİLERİNİN YÜZÜNE HAYKIRDI
10 Nisan’da İstanbul’dan Ankara’ya doğru yola çıkıldı. Ocak ailesinin yanı sıra Hasan Gülünay’ın ailesi de yola çıkanlar arasındaydı. Amaç, devlet siyasetinin merkezini rahatsız etmek, “Hasan’ı sağ aldınız, sağ istiyoruz” sesini duymak istemeyen kulaklara duyurmaktı.

Emine anne önce, Demokrasi Platformu’nun eylemine katıldı. Ardından da Birsen Gülünay ile birlikte Ankara DGM’de görülen İHD duruşmasındaydı. Duruşma savcısı, devrimci düşmanı Nusret Demiral’dı. Emine anne, duruşma sırasında ayağa kalktı ve “Oğlumu sağ aldınız, öğretmenimi istiyorum” sözleriyle duruşma salonunu doldurdu. Devletin yanıtı ise iki kayıp yakınını, “mahkemenin huzurunu bozdukları” gerekçesiyle tutuklamak oldu. Emine Anne ile Birsen Gülünay, 30 Nisan’da Ankara Merkez Kapalı Hapishanesi’nden tahliye edildi.

İstanbul Taksim’deki CHP il binasına taşınan açlık grevi de kampanyanın merkezi konumundaydı. Üniversiteli devrimciler kampanyanın ana bileşeniydi. Özgür Gençlik dergisi okurlarının öncülüğünde tüm kampüslerde gözaltında kayıplar için eylemler yapılıyordu.

CHP il binasındaki açlık grevi, 22 Nisan’da işgale dönüştürüldü. Amaç, kamuoyu duyarlılığını artırmaktı. Parti binasından “Hasan Ocak’ı sağ aldınız, sağ istiyoruz” pankartı sallandırıldı. CHP yönetimi, polisi çağırdı. Polis pankartı indirmeye ve işgalin olduğu kata girmeye çalıştı. Ancak kurulan barikatı aşamadı. İşgal boyunca bina önü eylem alanına döndü. Hasan Ocak için bir komisyon oluşturulması yönündeki talebin kabul edilmesinin ardından işgal 5. gününde sona erdi.

HASAN OCAK KİMSESİZLER MEZARLIĞINDA BULUNDU
Kararlı ve sürekli mücadele sonunda, Hasan Ocak’ın gözaltına alındığı hem medyanın hem de ülke gündeminin ilk sırasında yer aldı. İki ayı bulan bir mücadelenin sonunda 17 Mayıs’ta aile, Hasan’ın cenazesinin Kimsesizler Mezarlığı’nda gömülü olduğunu öğrendi. 26 Mart’ta Beykoz Buzhane Köyü Dedeler Mevkiinde bulunan cenaze, Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’na gömülmüştü. Hasan, işkence ile öldürülmüş ve devlet suçüstü yakalanmıştı.

BİNLER KOMUTANINI UĞURLADI
Hasan Ocak’ın cenazesi 19 Mayıs günü Gazi’ye getirildi. Halklar, komutanlarını büyük bir saygı ve bağlılıkla karşıladı. Mücadele sonucunda “beyaz ölümün” girdabından çıkarılan Hasan’ı, binler sonsuzluğa uğurladı. O gün, Gazi Mahallesi Hasan’la bir kez daha özgürleşti.

‘KATİLLERİ İSTİYORUZ’
Hasan’ın cenaze bulundu ancak kayıp yakınları ve bu süreçte kurulan Demokratik Mücadele Platformu (DMP), kampanyayı sürdürmeye karar verdi. Bu kez mücadelenin ana sloganı “Katilleri istiyoruz” olmuştu.

GALATASARAY LİSESİ ÖNÜNDE KAYIPLAR MÜCADELESİ BAŞLADI
25 Mayıs’a gelindiğinde gözaltında kayıplar mücadelesinde çok önemli bir adım atıldı. Aileler, DMP ve İHD üyeleri, Galatasaray Lisesi önüne giderek kayıplar için ilk oturma eylemini gerçekleştirdi.

Aynı günlerde 2 bini aşkın kişi Sirkeci Garı önünden İstanbul Valiliğine yürüdü. Katılımcıların çoğunluğu çeşitli sendikalardan işçilerdi.

27 Mayıs’ta Ocak, Gülünay, Toraman ve Bilgin ailelerinin CHP Beyoğlu ilçe binasında başlattığı oturma eylemine Karakoç ailesi de katıldı. Eylem, 31 Mayıs’ta süresiz açlık grevine dönüştürüldü.

ANALAR KURULTAYI
Tüm bu sürecin önemli bileşeni olan Emekçi Kadınlar Birliği (EKB), annelerin mücadelelerini ortaklaştırmak için 28 Mayıs’ta “Analar Kurultayı”nı topladı. Bu mücadele sırasında yurtsever devrimci Rıdvan Karakoç’un da cenazesi bulundu. Bu kez 3 Haziran’da binlerce kişi yeniden Gazi Mahallesi’ne akarak, Karakoç’u sonsuzluğa uğurladı.

17 MAYIS KAYIPLARA KARŞI MÜCADELE GÜNÜ İLAN EDİLDİ
İHD Genel Merkezi, 17 Mayıs’ı “Kayıplara Karşı Mücadele Günü” ilan etti. 17 Mayıs günü çok sayıda kentte eylemler yapıldı. DMP ve aileler de her cumartesi akşamı Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda, çarşamba akşamı da Kadıköy Altıyol’da polis saldırısına rağmen mum yakma eylemleri gerçekleştirdi. 

1. GÖZALTINDA KAYIPLAR KURULTAYI
Bir yandan Galatasaray Meydanı, kayıplara karşı mücadelenin bir simgesi olarak öne çıkarken, mücadele 17-19 Mayıs 1996 tarihinde İstanbul’da toplanan 1. Gözaltında Kayıplar Kurultayı ile uluslararası bir nitelik kazandı.

ICAD KURULDU
Kurultayın sonunda, “Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Komite-ICAD” kurulurken, 17-31 Mayıs tarihleri “Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası” olarak ilan edildi. ICAD, Türkiye ve Kürdistan’daki kayıplar mücadelesini Kolombiya’dan Sri Lanka’ya kayıp yakınlarının direnişi ile birleştirmenin aracı oldu. 1997’de Kolombiya-Bogota, 1999’da Filipinler-Manila, 2002’de Almanya-Nürnberg, 2006’da Diyarbakır ve 2010’da İngiltere-Londra’da gözaltında kayıplara karşı uluslararası kurultaylar düzenlendi.

GALATASARAY ARTIK ‘CUMARTESİ MEYDANI’ OLDU
Cumartesi eylemi ise 170. haftasından itibaren polis saldırısı ile karşılaşmaya başladı. Polis şiddeti, yedi ay boyunca sürdü. Her hafta cumartesi günü, polisin kayıp yakınlarını, insan hakları savunucularını gözaltına alması, şiddet uygulaması hayatın bir rutini haline geldi. 13 Mart 1999 tarihinde aileler ve insan hakları savunucuları eyleme belli bir süre ara verdiklerini açıkladı. Ancak, 17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası’nda eylemler devam ettirildi. 10 yıllık aradan sonra 31 Ocak 2009 tarihinde Cumartesi oturma eylemleri yeniden başladı.

Her cumartesi günü saat 12.00’da ellerinde kayıpların fotoğrafları ve karanfillerle buluşan aileler ve insan hakları savunucuları, unutma ve unutturmaya karşı bir direniş abidesi olarak durdu.

700. haftasında kayıp yakınları bir kez daha devletin saldırısına maruz kaldı. Talimatı Saray’ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu vermişti. Soylu, Hasan Ocak gözaltına alındığında iktidar ortağı olan DYP’nin Gaziosmanpaşa İlçe Teşkilatı yönetim kurulu üyesiydi. Aynı yılın temmuz ayında ilçe başkanı olmuştu.

Cumartesi buluşmaları, polis ablukası, tehdit ve tacizleri altında İHD İstanbul Şube binasının önüne taşındı. Ancak devletin kaybetme politikasına karşı mücadele edenler gözaltı saldırısına rağmen zaman zaman Galatasaray’a giderek, karanfillerini teker teker bırakmaktan geri durmadı. 2020 yılında ortaya çıkan koronavirüs salgını nedeniyle Cumartesi buluşmaları, online yapılıyor.

Devrimciler, komünistler, kayıp yakınları, insan hakları savunucuları devletin kaçırma, kaybetme, katletme politikasına karşı mücadele etmekten asla vazgeçmedi. Kayıplar mücadelesinde kararlı mücadelesiyle önemli bir yol açan komünistler, şimdi Gökhan Güneş için mücadele ediyor.

Devleti bir kez daha suç üstü yakalayan devrimciler, “Gökhan Güneş nerede”, “Sağ aldınız, sağ istiyoruz” diyerek devletin kaybetme politikasına karşı mücadeleyi büyütüyor.

(ETHA)

Tags: , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑