Yazarlar no image

Published on Mayıs 24th, 2020

0

Camlardan balkonlardan sokağa inmenin zamanı – L.Michel Destan

Halk için var olan ve ulaşımı noktasında hiç bir engel olmayan sağlık hizmetinden yararlanmak için kapitalizme tek alternatif olan sosyalizm odaklı mücadeleyi yükseltmek elzemdir…


Tüm dünyaya yayılan ve kapitalist yönetim biçimin sağlık sistemini çökerten yeni tip Covid-19 salgını ile birlikte sağlık emekçilerinin toplumsal yaşam için son derece önemli olduğu bir kez daha görülmüş oldu. Sağlık emekçilerinin on yıllardır küresel neoliberal özelleştirme politikalarına karşı vermiş olduğu mücadelenin taleplerinin yakıcı güncelliği daha çok hissedildi.

Aynı zamanda COVID-19 pandemisi tüm ülkelerde dikkatleri sağlık sektöründe yaşanan sorunları, sağlık emekçilerinin talep ve mücadelesi üzerinde topladı. Hükümetler virüsün yayılmasını yavaşlatmaya çabalarken, sağlık emekçileri, özellikle de kadın sağlık çalışanları, salgınla mücadelenin ön saflarınde yer aldı ve yer almaya devam ediyor.

Tüm dünyada Covid-19 pandemisi ile birlikte hükümetler icraatlarını ifade ederken “görünmeyen bir düşmana karşı savaştayız’’ ifadelerini kullanırken salgınla mücadelenin ön cephesi dedikleri yerde konumlandırılan sağlık emekçilerini savunma ve saldırı silahlarından mahrum bırakarak ‘kahramanlık’ yapmasını istemişlerdir.. Doktorlar ve hemşireler “İntihara gitmeyeceğiz!” diyerek ön cephede savaşmak için gerekli silahlardan yani koruyucu ekipmanlardan yoksun bırakıldıklarını ifade ettiler.

Yaşanan somut pratik göstermiştir ki özelleştirilen sağlık sektörü, bu küresel virüs salgını sorunuyla birlikte hızla tökezleyip kapitalizmin duvarına çarpmıştır. On yıllardır küresel ekonomik kriz bahane edilerek adım adım hayata geçirilen neoliberal politikalarla sağlık emekçileri koruyucu ekipmandan yoksun bırakıldı ve kaderine terk edildi. Fazla kar getirmeyen sağlık üniteleri kapatıldı, hasta yatak sayısı ve buna paralel olarak sağlık çalışanlarının sayısı azaltıldı. 2008 küresel ekonomik kapitalist krizle Fransa devleti kamu bütçesinde kısıtlama kararları alırken on yılda 8 milyar euro ve 2020 yılında ise 600 milyon euro devlet hastanelerinde tasarufa gidilmesini planlamıştı. Ayrıca hastane yatak kapasitesini % 30 azaltarak ayakta tedaviye ağırlık vererek, bakımdan tassaruf etme amacı güden, şirket yönetir gibi hastane yönetenlerin politikaları sonucu; kapasite darlığından kaynaklı Paris’te hastalar kilometrelerce uzak hastanelere taşınmak zorunda bırakılmıştır.

Halk sağlığı odaklı değil kar amaçlı işletmeler haline getirilen hastaneler pandemi sırasında da yatak ve personel yoksunluğu nedeniyle bloke oldu ve hastalar hastanelerde yer olmadığı için evlerinde , bakım ünitelerinde, yaşlılar huzur evlerinde ölüme terk edildi.

Sağlık sektöründe yaşanan sorunlar elbette hemen şimdi, “an”da ortaya çıkmadı. Uzun bir geçmişe dayanmış olsada Covid-19 pandemisi ile birlikte doktorlar, tamamına yakını kadınlardan oluşan hemşireler ve hastane çalışanlarının son yıllarda çeşitli grev ve eylemlerle dile getirdiği performans kriterleri, düşük ücretler ve ücretler arasındaki cinsiyet uçurumu gibi sorunlar bu süreç ile birlikte daha çok ayyuka çıktı.

Pandemi ile mücadele sürecinde aynı zamanda binlerce sağlık emekçisinin hayatı da değişti. Zorlu ve riskli ortamda çalışma, endişe, kaygı, yarınını bilememe haliyle en çok sağlık emekçileri yüzleşti. Sağlık emekçileri hastanelerde kaygıyla hayat kurtarmaya çalışırken evlerine de kaygıyla dönerek ailesiyle arasına mesafe koymak zorunda kaldı. Kadın sağlık emekçilerinin iş ve ev yükleri arttı. Bazı ülkelerde doktorların ve hemşirelerin hastalığı yaydığına ilişkin toplumda çarpık bir algı oluşturuldu. Bu durum sağlık emekçilerine çok ciddi bir şiddet dalgası olarak döndü. Sağlık çalışanları hedef gösterildi, evlerinden kovuldu, süpermarketlere girişleri engellendi, otobüslerden, metrolardan zorla indirildi ve hatta sokakta saldırıya uğradı.

Yüzlerce sağlık emekçisi enfekte oldu ve yaşamını yitirdi. Bunların başlıca sebepleri önlemlerin, koruyucu ekipmanların yeterli olmaması ve ‘Geliyorum’ diyen salgına karşı devletlerin yeterince önlem almaması personel ve halk sağlığını önemsememeleri oldu. En genel biçimde ifade edersek, küresel kapitalizmin iflas eden sağlık sisteminin geldiği boyuttur. Hastanelerde yaşanan yıkımların sorumlusu burjuva devletlerdir. Hastaneleri şirket yönetir gibi ticarethaneye çeviren kapitalist devletler yaşanan ölümlerin de birinci dereceden sorumlusudur. Sermayedarların sağlığını ve kasasını korumak için yarışan hükümetler tekeller için milyarlık bütçeler oluştururken işçi ve emekçileri pandemi sürecinde çalışmak zorunda bırakarak ölümlere sebebiyet vermiştir.

Sağlık çalışanları ve hemşireler pandemi sürecinde hükümetlerin sağlık politikalarını protesto ederken “Onlar paraları, biz ölüleri sayıyoruz” derken tam da kapitalist sağlık sistemine oklarını çevirmişlerdir. Covid-19 ile mücadele eden sağlıkçılar OHAL uygulamaları kapsamında eylem yasaklarına da meydan okudular. Balkon ve camlara asılan kapitalizme tepki pankartlarıyla adeta ‘cam kortejler’ oluşturdular. Bir hemşirenin pankartında: “Saat 8’de alkışlayın, tamam ama yaşamımızdaki bu değişiklikleri, gelecekte somut mücadeleleri düşünmeyi unutmayın. Bizi hasta eden bu sisteme diz çöktürmek için salgından sonra sokaklara çıkacağımızı unutmayın!” ve başka bir pankarta da “Virüs hükümettir. Üretim araçlarının öz yönetimi ve toplumsallaştırılması” yazılıdır.

Yine bu yasaklı süreçte sağlık emekçileri bir çok ülkede hastane bahçelerinde yürüyüşler ve protestolar yaptılar. Kendi taleplerine yıllardır sırtını dönen devlet görevlilerine bu kez kendi sırtlarını döndüler. Taleplerini dile getirirken cesurca neoliberal politikaları ve halka yalan demeç veren sermayenin temsilcisi başbakan, bakan ve yetkilileri teşhir ettiler.

Önümüzdeki süreçte sağlık emekçilerinin grev ve direnişleri artacaktır. Ve şimdiden halka seslenen sağlık emkçileri ‘Balkon ve pencerelerde bize verdiğiniz desteği şimdi sokağa inerek yani eylemlerimize katılarak verin’ diyor. OHAL uygulamaları ile Covid-19 Salgınını kendi lehlerinde kullanan devletler, artan işsizlik ve yoksullukla birlikte gelişecek olan halk isyanlarının önünü almak ve diktatoryal yönetim biçimlerini kalıcalaştırmak için sokak eylemlerine yasak getirdiler. Fakat Sağlık emekçileri bu yasakları çiğneyerek taleplerinin savunucusu olduklarını ifade ediyor, yeni eylemler için sokağı adres gösterip halka çağrıda bulunuyorlar.

Sağlık emekçilerinin ve ezilenlerin taleplerinden biri olan eşit ücretsiz sağlık hakkı kapitalist sistem var oldukça bir hayalden öteye gidemez. O halde halk için var olan ve ulaşımı noktasında hiç bir engel olmayan sağlık hizmetinden yararlanmak için kapitalizme tek alternatif olan sosyalizm odaklı mücadeleyi yükseltmek elzemdir.


L.Michel DESTAN – Paris – 24.05.2020

Tags: , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑