Halklar ve İnançlar

Published on Nisan 25th, 2021

0

Emekçi sol hareketin Ermeni soykırımıyla yüzleşme sancısı

Yayın hayatına dün başlayan Özgür TV, gün boyu Ermeni soykırımı ile yüzleşme tartışmaları yaptı. Akşam saatlerinde Arzu Demir’in sunumuyla “Ermeni soykırımı ve yüzleşme” programında soykırımın 106’ncı yılında halkların ve emekçi sol hareketin yüzleşmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu.

Özgür TV, dün test yayınlarına Ermeni soykırımına ilişkin programlarla başladı. Gün içerisinde hazırlanan tarihsel anlatımlara ilişkin programların yanı sıra akşam Arzu Demir’in sunumuyla “Ermeni soykırımı ve yüzleşme” programı yayınlandı.

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, siyasi analist Alin Ozinian, Ermeni aktivist Murad Mıhçı ve Marksist Teori dergisi yazarı Ziya Ulusoy’un katılımıyla gerçekleştirilen programda, tarihsel değerlendirmelerin yanı sıra bugün emekçi sol hareketin Ermeni soykırımına bakış açısına dair tartışmalar yapıldı.

‘TC SOYKIRIM SUÇUNU DEVRALARAK KURULDU’
106. yılında Ermeni soykırımıyla yüzleşmek önemi üzerine değerlendirmede bulunan İHD Eş Genel Başkanı Keskin, bu tartışmanın 106 yıl sonra yapılmasının üzücü olduğunu söyledi. Osmanlı ve ittihatçı ideoloji üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin soykırım suçunu da devraldığını söyleyen Keskin, “1915’de hakim olan resmi ideoloji, Türkiye Cumhuriyeti’nin de resmi ideolojisidir” dedi.

Bu resmi ideolojinin Türkiye’deki sol hareketi de etkilediğini belirten Keskin, emekçi sol hareketin soykırım tartışmasını bugün dahi yeterince yapmadığını vurguladı. Keskin, “İbrahim Kaypakkaya’nın yıllar önce söylediğini bugün hala Türkiye solunun birçoğu söylemiyor” diyerek, emekçi sol hareketin daha geri bir noktada durduğunu kaydetti.

ABD Başkanı Biden’ın açıklamalarının ardından Ermeni soykırımının konuşulmasının bir anlamı olmadığına işaret eden Keskin, “Burada bir sorun var. Çünkü biz bunu konuşmadık, gündemimize almadık, üstünü örttük. Resmi ideolojiyi içselleştirdik. Herkesin ne kadar egemenimize benziyoruz diye kendisini sorgulaması gerekiyor” sözleriyle eleştirilerini dile getirdi.

‘ARŞİVDEN YALAN ÇIKTI’
Arşivlerin açılması tartışmasına da değinen Keskin, 1980 darbesinde yargılanarak idam edilen Levon Ekmekçiyan’ın ailesinin avukatlığını üstlendiğini ve devlet bürokrasisinin oyalamaları sonucu kendilerine gösterilen mezardan kemikleri alarak, ailesinin isteğiyle Fransa’ya götürüldüğünü hatırlattı. Keskin, ailenin orada yaptığı testlerin ardından mezardan çıkan kemiklerin Levon’a ait olmadığının tespit edildiğini hatırlatarak, “İşte biz bir arşiv açtık ve arşivden yalan çıktı. O nedenle bu tür açıklamaların hiçbir anlamı yok” diye konuştu.

İnsan Hakları Derneği’nin soykırımda yaşamını yitirenleri ilk olarak 2005 yılında andığını hatırlatan Keskin, bunun ilk olmasına rağmen geç kalınmış bir adım olduğunu söyledi. Keskin, “Bu coğrafyada aslında hepimiz suçluyuz. Hiçbirimiz kendimizi bu suçtan muaf tutamayız. Yok sayanlar, konuşmayanlar, korkanlar, sonuçlarından yararlananlar herkes suçunu kabul etmeli” dedi. 

İHD ve HDP’nin tarihe bir kez daha not düşerek soykırımla ilgili açıklama yapmasının ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından hain ilan edilerek hedef gösterildiğini söyleyen Keskin, bu açıklamanın ardından tehditler almaya başladıklarını belirtti.

‘OSMANLI, İTTİHATÇILAR, KEMALİSTLERİN ÇEKİRDEĞİ AYNI’
Siyasi analist Alin Ozinian da Ermeni soykırımı tartışmalarının, emperyalist ülkelerin soykırım açıklamalarının ardından gündeme gelmesini eleştirdi. Ozinian, Türkiye’de Osmanlı, ittihatçılar ve kemalistlerin birbirine ters düşen anlayışlarmış gibi yansıtılmasına rağmen, Türkiye’de sağcısından, solcusuna toplumunun büyük çoğunluğunun bu çelişiyormuş gibi görünen üç gruba birden sahip çıktığına dikkat çekti: “Ne Osmanlı’yı eleştiriyor ne ittihatçıları eleştiriyor, ne kemalistleri eleştiriyor. Osmanlıcı gözüken Ermeni soykırımının mimarı olan Talat’ı da atası olarak görebiliyor aynı zamanda Kemalist olduğunu da iddia edebiliyor. Özetle burada tuhaf geliyor gibi gözüküyor ama tuhaf değil. Çünkü üçünün de çekirdeği aynı. Ermeni soykırımını hepimiz 1915’e indirgemek istiyoruz ama baktığımız zaman 1915 Abdülhamit katliamları ile başlayan bir süreç. Bu saydığımız gruplar elden ele aynı siyaseti devam ettiriyorlar. Bir katliam olmasa bile tek partili dönemde Cumhuriyet döneminde azınlık politikaları olarak devam ediyor. Varlık Vergisi, vatandaş Türkçe konuş kampanyası dediğimiz şeyler bunun bir devamı.”

‘HAK ETTİLER DENİLEREK SOYKIRIM SAVUNULUYOR’
Ozinian, 2008 yılında Türkiye ile Ermenistan arasında normalizasyon olarak tanımladığı süreçte Türk devletinin, kemalistlerin soykırım suçunu ittihatçıların üzerine atarak ellerini yıkayabileceğini, fakat bunu yapmadığını kaydetti. Recep Tayyip Erdoğan’ın geçmiş yıllarda bir 24 Nisan’da Ermeni Patrikhanesine yazdığı mektupta, ‘o dönem bundan başka bir yol yoktu’ şeklindeki sözlerini hatırlatan Ozinian, bir taraftan Ermeni soykırımının inkar edildiğini fakat diğer taraftan ‘hak ettiler’ denilerek soykırımın savunulduğuna dikkat çekti.

İYİP Genel Başkanı Meral Akşener’in “Bizim tarihimizde yanlış bir şey yoktur. Boynumuzu bükecek, yüzümüzü kızartacak hiçbir suçumuz yoktur” şeklindeki sözlerini hatırlatan Ozinian, “Sadece Türkiye’de değil 100-200 yıllık tarih içerisinde suç işlememiş bir devletten bahsedebilir miyiz” diye sorarak, Avrupa ülkeleri dahil her devletin halklara karşı işledikleri suçlar olduğunu söyledi.

Akşener’in sözlerinin inkarın ne kadar önemli bir siyasi enstrüman olarak kullanıldığını gösterdiğini kaydeden Ozinian, “Biz Türkiye’de henüz Varlık Vergisinden, 6-7 Eylül’den, Maraş katliamından, Dersim’den bahsedemiyoruz. Biz bunlardan bahsedemezken Ermeni soykırımından bahsedemeyiz” diye konuştu.

Ermeni soykırımı konusunda Batı parlamentolarından gelecek adımların yüzleşmeyi sağlamadığı gibi inkarın sertleşmesine neden olduğunu söyleyen Alin Ozinian, “Biz bu işleri emperyalistlere bırakmak istemiyorsak, halkların acıları siyasal olarak kullanılsın istemiyorsak, o zaman kendi evimizdeki sorunu kendi evimizdeki pisliği kendimiz temizleyeceğiz. Yoksa o cesetler kokuyor. O koku dışarıya sızıyor ve artık gelip sizin sorununuzla başkaları ilgilenmeye başlıyor” dedi.

‘ERMENİLER HALA GÜVERCİN TEDİRGİNLİĞİNDE’
Ermeni aktivist Murat Mıhçı, Ermeni halkının her 24 Nisan’da olduğu gibi bu yıl da güvercin tedirginliği yaşadığını söyledi. Ermeni halkının Türkiye’de soykırımın üzerine konuşmaktan çekindiğine işaret eden Mıhçı, Türkiye halklarının yüzleşmesinde İnsan Hakları Derneği ve Eren Keskin’in oynadığı role değindi. 

HDP, HDK’nin Ermeni halkıyla kurduğu ilişkinin Ermenileri HDP’ye oy vermeye yönlendirdiğini anlatan Mıhçı, çeşitli sol sosyalist partilerin yaptıkları çalışmalarla kendi aralarında yüzleşmeyi gerçekleştirdiklerine işaret etti. Bunun yeterli olmadığını ancak Ermeni halkı bakımından çok değerli olduğunu ekledi.

ABD’nin soykırım açıklamasının ardından verilen reflekslerin Türkiye’deki özde sosyalistlerle sözde sosyalistlerin kimler olduğunu daha net açığa çıkaracağını söyleyen Mıhçı, “İnkar etmek soykırımın devamı anlamına gelir. Eğer gerçekten demokrat ya da sosyalistseniz buyurun gelin birlikte okuyalım ve birlikte tartışalım. Bu tartışmalardan bu coğrafyaya zarar gelmez, aksine demokrasi gelir” diye konuştu.

Mıhçı son olarak şunları söyledi: “Bir yandan da katliamcı Talat Paşa yerine o dönem insanları kurtardığı için katledilen Lice kaymakamı Nesimi efendiyi savunmak en onurlu duruş olacaktır.”

‘YÜZLEŞMEK YETMEZ’
Marksist Teori dergisi yazarı Ziya Ulusoy yüzleşmenin insanlaşma anlamına geldiğine işaret ederek katliamlara son verebilmek için yüzleşmenin önemine değindi, fakat yeterli olmadığını kaydetti. “Bu katliamlara katılmış ve suç ortaklığı yapmış halklar adına özür dilemek çok değerlidir. Fakat bu yetmez. Yüzleşme, faşizme karşı antifaşist, günlük sınıf mücadeleleri ile güçlendirildiği zaman kalıcı sonuçlarını gösterir.”

Yüzleşme konusunda Hrant Dink’in büyük katkıları olduğunu hatırlatan Ulusoy, Hrant’ın cenazesine yüzbinlerin katıldığını anımsattı, “Demek ki yüzleşmenin böyle kitlesel çok önemli sonuçları da olabiliyor. Bunun geçici olmaması için de daha ileri amaçlara bağlanan mücadelelerle birlikte yürütülmesi gerekir” diye konuştu.

Emekçi sol hareketin Ermeni soykırımıyla yüzleşmesinin ve mücadelesinin çok geç başladığına işaret eden Ulusoy, “Halkımız Ermenilere soykırım yapıldığını anlatıyordu. Fakat biz yeterince bilince çıkaramadık. İlk olarak Kaypakkaya Ermenilerin büyük bir katliama uğratıldığını, ulusal demokratik bir mücadele yürüttüğünü yazdı. Ondan sonra da biz saflarımızda, Garbis’ten, Manuel’e, Hayrabet’e, Armenak’a kadar Ermeni yoldaşlarımız olmasına rağmen bu sorunun üzerine eğilmedik” özeleştirisinde bulundu.

SOSYAL ŞOVENİZMİN ETKİSİ
70’li yıllar boyunca sosyal şoven ilgisizliğin devam ettiğini kaydeden Ulusoy, Mustafa Suphi’nin Deyr ez Zor katilini TKP’ye almasının Ermeni soykırımına yaklaşımda önemli bir zaaf olduğunu söyledi. Şefik Hüsnü TKP’sinin Ermeni katliamını kabul etmediğini, Hikmet Kıvılcım’ın ise 1929’da cesur bir girişimde bulunarak, Ermeni halkının vahşi bir katliama tabi tutulduğunu vurguladığını aktardı.

12 Eylül sonrası mahkemelerdeki savunmalarda, Ermeni katliamını protesto eden görüşler ortaya konulduğunu, 90’larda bu gelişmenin sosyal şovenizmle ile önlendiğini paylaşan Ulusoy, “90’lar ve 2000’lerde bütün ezilen halklar ve sömürge halklarla enternasyonalist bir birlik içerisinde mücadele etmeyi savunan komünistler ve devrimciler kararlılıkla Ermeni soykırımı yapıldığını kabullendiler. Soykırımı protesto ve teşhir etme konusunda kararlılık gösterdiler. Fakat buna rağmen reaksiyoner biçimde solda da faşizme kayanlar oldu Vatan Partisi gibi. Kemal Okuyan’ın TKP’si Hrant’ın cenazesine katılmadığı gibi katılanlara argüman olarak ideolojik olarak saldırdı. Bu ne kadar şovenist olduğunu da gösteriyor” dedi.

KÜRT ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN ROLÜ
Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesinin Ermeni soykırımı karşısında geniş kitlelerin bilince kavuşturulmasında önemli bir rol oynadığına işaret eden Marksist Teori dergisi yazarı Ulusoy, “Ortadoğu’da da önemli bir rol oynadılar. Bugün Ermeniler, Kürtler, Araplar, Türkmenler, Çeçenler Rojava devriminde birlikte mücadele ediyorsa Kürt ulusal özgürlük mücadelesinin bilincinin burada oynadığı rolden kaynaklıdır” diye konuştu.

Ulusoy son olarak Sovyetlerdeki Bolşevik Parti’nin başlangıçta Ermenilerin soykırıma uğratılmasını protesto edip, Batı Ermenistan’da Ermenilerin kendi kaderini tayin etme hakkını program edindiğini hatırlattı. Sonrasında buradan geri bir pozisyona düşerek önemli bir yanlışın içine düştüğünü hatırlatan Ulusoy, “Bu hataları çekinmeden eleştirmezsek halkların enternasyonalist, gönüllü birliğini geliştiremeyiz” dedi.

(ETHA)

Tags: , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑