Makaleler

Published on Kasım 16th, 2020

0

Hollanda’da Irkçılık ve Faşizm Yükselirken, faşizmin ayak sesleri – Zafer Aydoğdu

Neo-faşist bir hareket olarak Geert Wilders hareketi…

Faşizm yükselirken, sağdan sola tüm burjava partileri bakıyorlar. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Adeta faşizmin yükselmesine çanak tutuyorlar. Kendi çıkarları ve koltukları uğruna ırkıçı harekete değip dolaşmak istemiyorlar. Dünya’nın bir çok ülkesinde ırkçı, milliyetçi, şovenist faşist hareketler palazlanmakta ve yer yerde iktidara talip olmaktadır. Hollanda’da öteden beri önce yabancı düşmanlığı, sonra islamofobik ve bugünlerde de yeni mülteciler dalgasına karşı estirilen ırkçılık gün geçtikçe yükselmektedir. Bu ırkçı, şoven hareketin başını çeken Geert Wilders ve kurduğu hareket (PVV: ‘’Özgürlük Partisi’’) bir önceki örneklerinden (seleflerinden) daha farklı bir şekilde örgütlenmekte ve ileri sürdüğü savlarla da kendisini ayırt etmektedir. Çok sinsi ve daha akıllı bir şekilde kitlelerin aslında genel gelişmelerden dolayı (düzenin yarattığı sorunlardan) hoşnutsuzluğunu, farklı kökenden ve inançtan (özelliklede müslümanlara) insanlara doğru kanalize etmektedir. Ülkede yaşanılan sorunların nedeni olarak müslümanlar koçbaşı olarak gösterilmektedir. Bu sayede egemenler muhtemelen Hollandalı kitlelerin kendilerine yönelteceği eleştirilerden ve aldıkları önlemlere karşı direnmelerini kırmış bulunmaktadırlar. Tamda bu noktada Wilders hareketi tarihsel olarak faşizmin kriz dönemlerinde oynadığı rolü oynamaktadır. Tarihten tanıdığımız faşizmlere o kadar benzemektedir ki, onlardan daha sinsi daha kurnaz hareket etmektedir. Nede olsa daha öncekilerinin tecrübelerine sahiptir bu hareket. Hollanda’nın ‘saf siyasetçileri’ korkularından Wilders hareketine yönelik teşhislerini gizlemektedirler. Wilders’te onların bu tavrından sonuna kadar istifade etmektedir. Yer yerde üstlerine giderek, onları korkaklıkla veya İslam’a karşı safdil olmakla suçlamaktadır.

Yukarda altını çizdiğimiz tesbit bir çok siyasal çevreler tarafından bilinmesine rağmen, nedense bu çevreler (ortanın sol ve sağ partileri başta olmak üzere) halen Wilders hareketini ciddiye almaktan kaçınıyorlar. Wilders’in partisi sürekli yükseldiği halde, acaba bu gelişmeyi tehlike olarak görmüyorlar mı? Bu saflıkları nereden kaynaklanmaktadır? Daha nereye kadar tahammül edeceklerdir? Bu durumu 1920’li ve 30’lı yıllarda sosyal demokrat hareketin yükselen faşizm karşısında takınmış olduğu tavırla kıyaslayabilir miyiz? Bugüne kadar malesef soldan Wilders’e yönelik ciddi bir cevap gelmedi. Bu da sol partilerin, başta da PvdA’nın (İşçi Partisi) Wilders’den ne kadar korktuğunu gösteriyor. Aynı tavrı Fortuyn döneminde de gördük. Dünya’nın her yanında olduğu gibi, faşizm en başta işçi sınıfını ve onun siyaset sahnesindeki temsilcilerini hedef alır. İlerde de göreceğimiz gibi, Wilders hareketi tüm oklarını sola yöneltmiştir. Asıl amacı sol ve sosyalist harekettir. İşte tam da bu noktada ‘NSDAP (Almanya Nasyonel Sosyalist Partisi) ile büyük bir benzerlik göstermektedir. Müslümanlara yönelik saldırıları popülist duyguları kabartmaya yönelik olduğu halde, asıl bu hareketin saldırdığı düşünce sol ve sosyalist düşünce ve felsefi anlayıştır. Onların nazarında sol, müslümanlara sahip çıkmaktadır. Ayrıca müslümanların Hollanda’da barınmalarının sebebi solculardır. Bu bağlamda Wilders hareketi uluslararası bir faşist örgütlenmedir. Dün 1930’lı yıllarda olduğu gibi, bugünde sosyal demokrat hareket faşizm tanısı konusunda çok saf davranmaktadır. Tarihinde yaptığı hatalardan dersler çıkarmamaktadır. Oysa Wilders hareketi en çokta sosyal demokrat partilere oy veren, kitlelere hitap etmektedir. Bu kesimlerin oylarını almaktadır. Wilders hareketine yönelen kitlelerin büyük bir kısmı yıllardır sol partilere oy vermiş kitlelerden oluşmaktadır. Bugün Hollanda solunun küçülmesinin nedenlerinden birisi de böyle bir gelişmedir. Sınıf temelli politikalar üretemeyen ve daha çok merkez sağa doğru savrulan sol, yükselen ırkçı ve faşizan partiler karşısında oy kaybetmektedirler.

Wilders hareketinin seleflerinden farkı.

Wilders hareketi 1980’li yıllarda yabancı düşmanlığı üzerine kurulmuş bir hareket değil (mesela ‘Centrum Demokraten’ adlı parti gibi), daha ince tezatlar üstüne kurgulanmış bir harekettir. Tüm eleştirilerini İslam’a yönelttiği izlenimini verse de bu bağlamda fikir özgürlüğüne dayandığını iddia etse de temelinde derinlerde yatan ırkçı ve faşist bir gelenek var. 1920’li ve 30’lı yıllardan tanıdığımız faşizmin türevleri ile bir çok bakımdan örtüşmektedir. Hitler faşizmi de hali hazırda var olan antisemitizme dayanan duygulara hitap ederek, Birinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan durum ve krizden ötürü, düzene yönelik devrimci mücadeleri kırarak, kitleleri düzenle bütünleştiren bir alana çekmiştir. Nihayetinde de işçi sınıfı ve sosyalist hareket en büyük tahribatı bu dönemde görmüştür. Aynı tarzda Wilders ve Le Pen gibi aşırı ırkçılar zaten Avrupa’da tarihsel olarak kökleri mevcut olan ‘İslamfobik’ duygu ve düşünceleri kullanmaktadırlar. Başta neo-faşist çevrelerin desteklediği hareket, düzene yönelik hoşnutsuzluklarını bir türlü yerleşik (geleneksel) siyasi partilere anlatamayan (ki bu partilerinde genellikle yoksul kitlelerin dertlerini duymadıkları, bir türlü en alttaki kitlelerle diyalog kuramadıkları da bilinmektedir), şehirlerin varoşları ve ilgisiz bırakılmış sınır kentlerinde yaşayan kitlelerden (işsizliğin ve her türlü toplumsal sorunların çözümsüzlüğe bırakıldığı) gelen ilgi ve destek ile büyümektedir. PVV’nin taraftarlarını ve seçmenlerini analiz etmek gerekir. Bu insanlar kimdir, nasıl yaşarlar ve ne tür düşünceye ve toplumsal konuma sahiptirler. Eğer PVV ve taraftarları (destekleyicileri) yakından analiz edilirse, Nasyonal Sosyalist hareketten ve yaslandığı kitlelerden fazla bir farkı olmadığı görülecektir.

Wilders hareketini ve diğer faşist hareketleri yan yana koyup incelemek gerekmektedir. Yalnız Almanya’daki hareket değil, diğer ülke ve Hollanda’da geçmişte cereyan eden hareketlerde incelenmelidir. Faşizm yalnızca tek bir ülkede zuhur etmemektedir. Tüm bir Avrupa ve diğer bir çok kıtada ortaya çıkan faşist hareket ve yapılanmalar mevcuttur. Bu hareketler gün geçtikçe de güçlenmektedir. Bilindiği gibi faşizm kapitalizmin emperyalist aşamasındaki iktisadi – siyasi – toplumsal ve kültürel gelişmeler sonucunda ortaya çıkmış, zamanlada sömürge, yarı sömürge ve az gelişmiş ülkelere sıçramıştır (sömürge tipi faşizm). Varolan sisteme has bir yapılanma olan faşizm, her halukarda sürekli, yapısal olarak mevcuttur (gizli faşizm). Ne zamanki açıktan kitleleri popülist yaklaşımlarla aldatarak, diğer ezilenlere karşı teyakkuza geçirirse, faşizm açık şeklini alır (açık faşizm). Bugünde Dünya sathında gözlemlediğimiz olay ve eğilimler bu doğrultudadır. Açık faşizme doğru gidilmektedir. Tüm Avrupa ülkelerinde aynı tarz hareketler görmekteyiz. Wilders’inde bu tür hareketlerle bağlantısının olduğu bilinmektedir. Zaten Wilders’de bunu alenen yapmaktadır. Bir çok ülkeyi ziyaret ederek, o ülkelerin gerici – faşist çevreleri ili ilişkiler kurmakta. Artık tweetlerini ve sitelerdeki mesajlarını çift dilli yayınlamaktadır. Hatırlarsanız Hitler faşizmi de Japonya’dan, İspanya’ya, İtalya’ya, Balkanlar’dan Dünya’nın birçok bölgesindeki faşist hareketlerle irtibat içine geçmiş ve ittifaklar kurmuştur. Bu bakımdan faşizmi bölgesel ve yalnızca bir takım ülkelerin milliyetçi akımlarından doğduğunu düşünmek eksik bir bakış açısıdır. Onun için sadece Hitleri veya NSDAP’yi holokost ve 2. Dünya Savaşından sorumlu tutmak, faşizmin mahiyetini gizlemek demektir. Olay tek bir şahsın veya partinin başlattığı bir hareket değil. Finans kapitalizmin gelişimiyle alakalı, sistemin belirli sorunlara cevap olarak ortaya attığı ucube bir hareket olan faşizm, kapitalist toplumun bağrından ve çelişkilerinden doğmuştur. Faşizmi kapitalist emperyalist sistemden soyut düşünmek, sadece bir milliyetçi akım olarak görmek, eksik ve yanlış bir bakış açısıdır. Bugünde bu böyledir. Wilders sistemin yalpaladığı, derin bir (yapısal) kriz içine düştüğü bir dönemde cereyan etmiştir (22 Şubat 2006). Adeta sistem için bir can simidi görevini üstlenmektedir. Kitlelerin hedefini ve enerjisini yanlış hedeflere kaydırmak için, faşizm egemelerin elinde her zaman olduğu gibi etkili bir araçtır.

Wilders finans kapitalin bir oyuncağıdır. Solun önünü kesmek ve sınıf mücadelesinin düzene karşı yapacağı her eylem ve atılımı engellemek için kurgulanmıştır. Yoksul Hollandalı kitlelerin düzenden hoşnutsuzluğunu bir diğer yoksul tabaka olan yabancılara veya müslümanlara doğru kanalize etmektedir. Bu konuda bugüne kadarda başarılı olmuştur. Geçmiş faşizmlerde böyle yapmadılar mı?

(Devamı edecek…)


Zafer Aydoğdu – Demokrat Haber Hollanda – 16.11.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑