Published on Haziran 1st, 2021
0Sancar: Süleyman Soylu dönemindeki cinayetlerin faili belli
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dönemindeki cinayetlerin faillerinin belli olduğunu ve yargılanmadığını belirterek, “Çeteler, mafyalar, uyuşturucu kaçakçılığı, iktidarın bilgisi, kontrol ve dahli olmadan işleyemez” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında konuştu. Sancar’ın gündeminde çete lideri Sedat Peker’in devlet-mafya-siyaset ilişkilerine dair itiraf/ifşaları ve buna karşı yapılan açıklamalar vardı.
‘FAİLİ BELLİ CİNAYETLER’
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun işkence ve faili meçhul cinayetlerin
olmadığına dair açıklamalarına karşın Van’da helikopterden atılan Osman
Şiban ve yaşamını yitiren Servet Turgut’u hatırlatan Sancar, “Doğrusu
şu; kendi dönemindeki cinayetler faili meçhul değil. Failler apaçık
belli. Ama bunlar yargılanmıyor, ama bunlardan yargı önünde hesap
sorulmuyor, burada cinayetlerin failleri belli, akıbetleri belirsiz. Hak
örgütlerinin raporlarına bakarsanız, işkencenin nasıl rutin ve polisiye
bir işlem olduğunu görürsünüz. Van’da helikopterde yapılan işkence
sonucu hayatını kaybeden Servet Turgut işkencenin en vahşisine maruz
kaldı. Ve hayatı sona erdi, katledildi. Bunun faili de bellidir. Burada
faili meçhul herhangi bir durum söz konusu değildir. Bu cinayetin de
faili bellidir. Bu cinayetlerin, bu işkencelerin hepsinin failleri
iktidar ve yargı tarafından korunmakta kollanmaktadır” şeklinde konuştu.
UMUT KİTAPEVİ ‘İYİ ÇOCUKLAR’ TARAFINDAN BOMBALANDI
Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yine Şemdinli’de Umut Kitabevi’ni de
ziyaret ettik. Bu iktidar döneminde 2005’te ‘iyi çocuklar’ tarafından
bombalanmıştı Umut Kitapevi. Failler ve sorumlular nerede, yargı süreci
adım adım beraate gidiyor. Bunu oradaki kardeşlerimizden de dinledik.
Erdoğan dönemin Başbakanı iken Şemdinli’den gelen bir heyete, ‘benden
yol isteyin, su isteyin ama bu olayı çözmemi istemeyin’ demişti. Evet
bunları unutmadık. Kürt halkı da Türkiye halkları da unutmaz. Burada
Kürde bakış tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Evet, size su getirelim
ama hayatınızdan ve onurunuzdan vazgeçin diyor. Gerekirse hayatınızı
gasp ederiz, onursuz bir yaşama razı olun, haksız hukuksuz bir yaşamı
kabul et diyorlar. Hayır, bunu kabul etmeyeceğiz. Sırtını iktidara
dayayan güvenlik mekanizmalar sanıyor ki bu bölge nasıl olsa gözlerden
uzak, istediğimizi yaparız, sivilleri vururuz, sindiririz. Kimse de
sesini çıkaramaz, hesap soramaz diye düşünüyorlar. Halkımız yalnız ve
sahipsiz sanıyorlar. Halkımız kendi iradesine sahip çıkacak güce
sahiptir.
SİVİLLERİN KATLEDİLMESİ
“Biz halkın demokratik örgütleri olarak bu mücadelede yolumuzdan bir
milim şaşmayacağız. Adalet için özgürlük için haklar için barış için bu
mücadeleyi halkımızla iç içe sürdüreceğiz. HDP bunun için vardır. Onuru,
hayatı, özgürlüğü ve barışı savunmak ve bütün bunların hayata geçtiği
bir düzen kurmak için vardır. Şemdinli’de ve Hakkari’nin diğer
bölgelerinde sivilleri hedef alan saldırılar sonrası yapılan resmi
açıklamalara bakın. Kaçakçılık gerekçesinin arkasına saklanıyorlar çoğu
zaman. Oysa katledilenlerin epeyce bir kısmı sınırda değil, şehrin
merkezindeler. Yüksekova’da katledilen 4 genci hatırlayın. Yine de madem
kaçakçılık gerekçesinin arkasına saklanıyorlar biz de bunu biraz
açalım. Bakalım kaçakçılık neymiş, kim işliyor bu suçları. Kürtler mi,
Kürt halkı mı? Yoksa yoksa bu iktidarın kendisi ve kolladığı çeteler ve
mayfa mıdır? Kaçaklık dediği nedir halkımız için. Bunlar yoksul halkın
ekmek kavgasından başka bir şey değil.
KOLOMBİYA VE VENEZUELA’YA BAKIN
“Roboski’de 34 insanımızı katlettiler. 33 kurşunun hikayesi de aynıdır.
Buradaki politika ne? Halkı yoksul ve aç bırakmak, iktidara bağımlı hale
getirmek, açlıkla terbiye etmek ve onursuz bir yaşama mahkum etmek.
Bunu başaramayacaklarını her fırsatta söyleyeceğiz. Kaçakçılık mı
arıyorsunuz, uyuşturucu ticareti mi arıyorsunuz. Silah ticareti, petrol
ticareti mi arıyorsunuz? O zaman Kürt halkının ekmek kavgası için geçim
derdi için getirdiği basit eşyalara bakmayın. Nereye bakın?
Venezuela’ya, Kolombiya’ya bakın, Suriye’ye gönderdiğiniz tırlara bakın,
tırlarınıza uçak filolarınıza bakın.
PEKER’İN İFŞALARI
“Susurluk Meclis Araştırma Komisyonu’nun kendisi yüzlerce belge ve bilgi
ile dolu. Binlerce belge, tanıklık, ifşaa, itiraf var ortada. Yine de
bir tanesini sembol olarak seçeyim. Dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı
Şevket Bülent Yahnici 2000 yılında MHP’nin koalisyonda olduğu dönemde,
Radikal’e verdiği röportajda, ‘Türkiye’nin bir ucundan çıkıyor değil mi
uyuşturucu?’ sorusuna şu cevabı veriyor: ‘Tabi polis yol verir, tırlar
yürür, önde polis arabaları gider arkada bilmem neler eskort yapar. Bu
uyuşturucu bu şekilde 25 senedir, 50 senedir gider. Hala da gidiyor’
Şimdi diyorlar ya bir organize suç örgütü lideri çıktı ifşaatlarda
bulundu, bunlara mı inanacaksınız? Bunlar ilk defa söylenmiyor, ilk defa
kendisi tarafından söylenmiyor. Yüzlerce bilgi belge var, itiraflar
var. Ona inanmıyorsanız MHP Genel Başkan Yardımcısının iktidar
ortağıyken söylediği bu sözlere inanın. İnanın ya da buna itiraz edin.
Edemezler çünkü bu işler böyle devam ediyor. Çeteler, mafyalar
uyuşturucu kaçakçılığı, iktidarın bilgisi, kontrol ve dahli olmadan
işleyemez. Peki nedir bunların kaynağı? Neden buna ihtiyaç duyuyorlar?
KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ
“Esas olarak bu kirli ağların ve ilişkilerin temeli Kürt sorunundaki
çözümsüzlük, inkar, imha politikalarıdır. Bu politikalarla Kürt sorununa
yaklaşan iktidarlar bu politikaları finanse etmek için bütçenin açık ya
da örtülü kaynakları ile yetinemiyorlar. Yetinemiyorlar, başka
kaynaklara ihtiyaç duyuyorlar. Hukuk dışına çıktıklarında devletin
nizamigeçlerle bunları yapamıyorlar, gerektiğinde bunların
sorumluluğundan kaçmak için çeteleri, mafyayı, paramiliter güçleri
devreye sokuyorlar. İşte Kürt sorununda çözümsüzlük, imha, inkar böyle
çürütüyor bütün ülkeyi. Hukuk yok ediliyor, kirli işler yaratılıyor.
Olan halka oluyor.
ÇÖZÜM BELLİDİR
“Bu düzenin devamın istemeyen bütün bu olan bitenden rahatsız olan
herkes önce sebepten ve kaynakta anlaşmak zorunda. Teşhiste anlaşmazsak
çözümü bulamayız. Bu kirli döngü, bu kanlı girdap bazen yavaşlar, bazen
gözlerden ırak tutulur ama yeniden büyüyerek hayatlarımıza musallat
olmaya devam eder. Önce bilelim ki sorunun kaynağı Kürt meselesi, savaş
politikaları, inkar ve imha zihniyetidir. Çözüm de bellidir. Çözüm en
başta Kürt sorununda demokratik siyaset yoluyla barışa giden yolu
açmaktır. Çözümün yolu demokratik siyasettedir. Çare demokrasi ve
barıştır. İşte burada anlaştığımızda ahtapotun diğer kolları daha
etkisiz hale getiririz. Mutlaka bunu başarırız. 90’larda böyle oldu. Bu
sistem böyle işledi. 93 konsepti diye adlandırdığımız şey ne? Faili
belli cinayetler. Binlerce, 17 bin diye kayıtlara geçti, yakılan
binlerce köy, yerinden zorla göç ettirilen binlerce insan, yargısız
infazlar. Ve bütün bunları finanse etmek için de devasa bir kirli
ekonomi. Hukukun askıya alındığı demokrasinin rafa kaldırıldığı bir
sistem.
SUSURLUK BU SİSTEMİN PATLADIĞI YERDİR
“Susurluk bu sistemin patladığı yerdir. Ama maalesef patladığı yerde
teşhisi koyamadık. Kendimizi adına söylemiyorum. Biz bunları o zaman
partilerimiz ve insanlarımız da söyledi ama geniş bir mutabakata
varamadık. Türkiye’de bu geniş mutabakat Susurluk’ta sağlanabilseydi,
bugün Peker olayı yaşanmayacaktı. Sağlamadığı için savaş makinası
temizlendi, yağlandı, yıkanda ve ilk fırsatta devreye konuldu hem de
baya büyük bir çapta. Üstüne bir de sınır dışı askeri planlar sokuldu
devreye. Suriye de iç savaşa müdahale edildi. Kürtlerin kazanım elde
etmesini engellemek için. Biliyorsunuz, Susurluk’ta birkaç tane
göstermelik yargılama oldu. Ama bunlardan, faili meçhul davalarından,
JİTEM davalarından ve sayısız benzer insanlık suçunun işlendiği
soruşturmalardan doğru dürüst bir sonuç çıkmadı. Çıkmayınca da o dönem
kendinde bunları yapma haklarını görenler ihtiyaç duyduğumuzda yeniden
yaparız cesaretini alıyorlar. Biz diyoruz ki geçmişle yüzleşme
hesaplaşma ve hesap sorma gereklidir. Niye gereklidir? Her şeyden önce
‘bir daha asla’ diyebilmek için gereklidir. Bunu başaramazsak o failler
tersini söyleyecekler. Gerekirse şimdi güçlü bir sesle ‘bir daha asla’
diye bağırmak zorundayız.
BU İKTİDARIN TEMEL HARCI KÜRT DÜŞMANLIĞI
“2015 konsepti şimdi yürürlükte. Nerden geldik buraya? Çözüm sürecinde
masanın AKP tarafından devrilmesi ile geldik buraya. İktidar, çözüm ve
demokrasinin konuşulduğu o süreçte Dolmabahçe’de kurulan masaya tekmeyi
vurdu. Hangi masayı kurdu? Susurluk’un devamı olan masayı kurdu. Yeni
Susurluk masasını kurdu. AKP yeni ortaklar edindi. Bunları birleştiren
tek ortak nokta var; Kürt düşmanlığı. Bu iktidarın temel harcı Kürt
düşmanlığıdır. Kürt düşmanlığı üzerinden işleyen bu sistem bütün halka
ve bu ülkeye düşmanlıktan başka bir şey üretmez. Bunu bir kez daha şimdi
ortaya saçılan ifşaatlarla, bilgilerle ve açıklamalarla görüyoruz. Kürt
halkına ve siyasetine çöktürme planını devreye soktular ve arkası
geldi. Devletin bütün kurumlarını, yargı sistemini, siyaseti ve medyayı
savaş politikalarına göre yeniden biçimlendirdiler. Çözüme ve barışa
değil, cinayet, soygun, talan ve mafya düzenine yol verdiler. Bugün
konuşmakta olduğunuz tüm bu kirlenme, çöküş ve kara para trafiği işte
aynı zihniyetin güncellenmiş şeklinin sonuçlarıdır. Savaş politikaları
ile hem halkın evine ateş düşürüyorlar hem de yoksullukla, açlıkla ve
işsizlikle ile halkın sofrasını ve cebini talan ediyorlar.
SOYLU İFŞAATLARI İTİRAFA DÖNÜŞTÜRDÜ
“1990’larda binlerce köyü yakıp yıkan zihniyet bugün de Türkiye
halklarının geleceğini, gençlerin ve çocukların geleceğini yakmakta ve
yıkamaktadır. Bu politikaların tek tanımı vardır; çökertme yakma yıkma
ve talandır. İşte bizim bunu mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. Yeni diye
inşa ettikleri sistem de Susurluk koalisyonunun yeniden siyaset
merkezli, devlet merkezli örgütlenmesi ve Saray eliyle yönetilmesidir.
Bütün bunlar hepimizin göçleri önünde cereyan ediyor. Bir mafya liderini
işfaatlarına bakmamıza gerek yok. Elbette yeni bilgiler ortaya çıkıyor.
Peki bu bilgilerin yeniliği ya da etkisi önemi nedir diye sorarsanız;
sadece kendisi konuşsa suçladığı itham ettiği kişiler sussa belki etkisi
bu kadar olmayacaktır. Ama mesela Süleyman Soylu, çıkıp konuştuğunda o
ifşaatların hepsini itirafa dönüştürdü. Kendini temize çıkaracak hiçbir
argüman öne süremedi.
MUTLAKA YARGILANACAKLAR
“Hamaset, vatan, millet politikası ve kirli savaş yöntemleri ile bundan
kaçabileceklerini sanıyorlar. Yok arkadaşlar. Geçti o günler. Şimdi
artık karşılarında çok güçlü bir şekilde yoluna devam eden HDP onun
arkasında kararlılıkla yürüyen Kürt halkı, kadınlar, gençler var.
Halkların birlikteliği bu düzeni durduracaktır. Ben onların yerinde
olsam biraz daha akıllı davranıp susardım. Onların yerinde olsam her
açıklamaları aleyhlerine bir delil. Mutlaka yargılanacaklar. Bizim
mücadelemiz sonucunda yargılanacaklar, hesap verecekler.
EL NUSRA’YA SİLAH DESTEĞİ SADAT’TAN
Kuzey ve Doğu Suriye’ye girdiklerinde de aynı psikolojik savaş
yöntemlerini kullanmışlardı. Maalesef o dönem muhalefet de tezkereleri
imzalamıştı. O kadar anlattık, yapmayın etmeyin, burada söz konusu olan
vatan millet falan değil. Burada kirli savaş politikaları var, halkların
geleceğini gasp etmeye yönelik talan, çetelerin organizasyonu var
dedik. Ve haklı çıkıyoruz. Keşke bunlar yaşanmasaydı ve keşke biz de
haklı çıkmasaydık. Bu kara para trafiği Suriye savaşında ihtiyaç
duydukları büyük paraların finansmanına kullandıklarına dair çok ciddi
iddialar var. Bu iddiaların takipçisi olmaya devam edeceğiz. Ve hakikati
öyle ya da böyle ortaya çıkaracağız. Bu uyuşturucu parası ile kimler
kimler beslendi? Evet, El Nusra, IŞİD çeteleri. Sedat Peker de
açıklıyor. Terörist gruplara silah gitti diyor SADAT üzerinden.
Erdoğan’ın kurduğu Saray rejiminin büyüttüğü ve beslediği yapı söylüyor.
Başkaları da söylemişti daha önce.
TÜRKEŞ’İN AÇIKLAMALARI
“Bir de Tuğrul Türkeş’in o meşhur konuşmasından bir cümle aktarmadan
geçmek de olmaz. Bir TV konuşmasında üstüne basa basa söylemişti,
yeminler etmişti. ‘Vallahi de billahi de o silahlar Türkmenlere
gitmiyor’ demişti. Nereye gidiyor. Biz biliyoruz nereye gidiyor. Bu
silahlarla neler yapıldığını ve daha fazlasını bu hakikatin tümünü
ortaya çıkarmak için de daha fazlasını yapacağız. Hep birlikte
Türkiye’deki tüm demokratlarla adaletten yana bütün insanlarla birlikte,
üstü örtülmek istenen bütün insanlık suçlarının, bütün bu kirli trafiği
korkunç rant borsanın mutlaka açığa çıkmasını ve faillerin hesap
vermesini mümkün kılacağız.
MÜCADELE İLE KARANLIĞI YIRTARIZ
“Sedat Peker’in arkasında dış güçler var diyorlar. Beşli çeteye ülkeyi
talan ettiren dış güçler kimler? Halkı susturmak, itiraz etmesin diye
kandırmak için mafya çetelerine mitingler yaptırıp oluk oluk kan
akıtacağız diyen düş güçler kimler? Ortaya çıkan suçlarla ilgili
savcıların harekete geçmesini engelleyen dış güçler kim? Kendi
şirketinden kendi bakanlığına yüksek fiyattan dezenfektan satarak
nitelikli dolandırıcılık yaptığına dair bu kadar bilgi ve belge olan
bakanı yargılamayarak koruyan dış güçler kimler? Demokratik siyaseti
engellemeye yönelik her türlü operasyonu yapan ve yapacağını da açıkça
söyleyen iktidara bunları dayatan dış güçler kimler? HES’ler ve maden
ocakları için bu ülkenin doğasını talan eden dış güçler kimler? Hep
birlikte talan ediyorlar bu ülkeyi. Doğrudur ama bu kararların hepsini
veren bu iktidarın kendisidir. Hiç öyle vatan millet milliyetçilik
hamasetleriyle bunların üzerini örteceğinizi sanmayın. O devir geçti. Bu
karanlık dönemden çıkış mümkün müdür? Mümkündür güçlerimizi
birleştirirsek, hep birlikte mücadele edersek bu karanlığı yırtarız.
ORTAK MÜCADELE
“HDP olarak üzerimize düşeni, elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, göstermeye devam edeceğiz. Önerilerimiz var, bu önerileri herkesle demokrasiden adaletten yana olan herkesle paylaşmaya devam edeceğiz. Ortak demokrasi mücadelesi için herkese görev düşüyor. Biz çalışmalarımızı bütün bu kuruluşlar ve çevrelerle paylaşacağız. Buradan çıkışı ancak birlikte öreceğimiz demokrasi ve barış mücadelesi mümkün kılacaktır. Bunu her adımda somut önerilerle yeniden ve yeniden herkesle paylaşacağız. Parlamentoya harekete geçirmeye çalışacağız ama iktidar engelliyor. Bunun için güçlü bir toplumsal mücadele gerekiyor. Aynı şekilde yargıyı da harekete geçirmek için uğraşacağız ama bunun çok kolay olmadığını biliyoruz. Elbette vicdanlı savcılar, adalete bağlılığını sürdüren hukukçular var bu ülkede.”
(ETHA)