Published on Mart 1st, 2021
0Yoldaş İbrahim Hatıratı… – Erdal Boyoğlu
İbrahim ve ben Orhan’ın gece vardiyasında çalıştığı atölyede kalıyorduk. Uzun bir süre bu atölyenin büro kısmında iki ayrı koltukta yatıyorduk. Saat 23.00 de geliyor sabah 6.00 da çıkıyorduk.
İstanbul’dan geçici bir dönem için ayrılmam gerekiyordu, buluştuğumuz da birlikte gidelim dedim. Çünkü daha önce gittiğim o yere yine beraber gitmiştik. Bazı düşünceler geliştirmiştik. Hatta bir yoldaş daha gelecekti. Bir kaç hafta oralarda kalır döneriz dedimse, o ısrarla yapılacak işler var, onların haledilmesi gerekir diye teklifimi geri çevirdi. Ama her an gelebiliriz hazırlıklı ol dedi.
Ben 22 saat süren yolculuk sonucu gideceğim yere vardım. Doğa bembeyaz bir gelinlik giymişti. Dağ taş karla kaplıydı. Bir dağ köyüne vardım ve yapmam gerekenleri yapamıyordum. Çünkü doğa şartları elverişli değildi.
Ibrahim ile konuştuğumuz hazırlıklar için hiç bir hazırlık yapamadım.
Hiç bir yere gidemiyordum. Sadece haber bekliyordum.
Aradan bir hafta geçmişti ki, kuzenim Yüksel Geniş geldi.(1994 de sol içi çatışkı da Bern’de haince katledildi) Yüksel’i görünce içim burkuldu. Çok önemli bir şey olmazsa, bu çocuk buraya gelmezdi diye düşündüm. Bir şeyler oldu ama ne! Köy odasından hemen dışarı çıktım ve Yüksel’de peşimden geldi. Yüksel’le yalnız kaldığımızda hemen İbrahim’i polisler öldürdü dedi.
O an kalakaldım, yüreğimden bir şeyler koptu. sesizliğe gömüldüm. Yoldaşmı buraya beklerken ani ölüm haberini almak, beni sarstı.Öyle hüzünlendim ki, beynim yüreğim bilincim durmuştu. Yüksel konuşyordu ama ben hiç bir şey duymuyordum. Ibrahim gözümün önündeydi.
Bir sene önce İbrahim’le bu köy evinde beraber kalmıştık. Özellikle köydeki günlerimiz geldi gözümün önüne. Yine kurallar, programlar ve devrimci durumlardan dolayı ancak iki hafta kalmıştık.
Evin en küçüğü Memo arkadaş olmuştu bize. İbrahim’in dişi apse yaptığından yüzünün sol tarafı fena sişmişti. Memo’da sürekli soruyordu, ne oldu amca, arı mı soktu? Niye şişti yüzün diye sorup durmuştu. Kaldığımız zaman sürecinde Memo yanımızdan ayrılmadı hiç. Memo bizimle arkadaş olmuştu. ayrılık vakti geldiğinde en çok Memo üzülmüştü o dağ evinde.
Köyden kasabaya giden dokuz saatlik yolculuk akıl almaz bir yolculuktu. Yola çıkmamız çok büyük bir riskti. Yolu bulamayız kayboluruz, buralar da Kurt ve Ayı var dedimse de dinlemedi beni yoldaşım.
Bir metreyi geçen kar kalınlığı vardı. O akşam misafir olarak konakladığımız evde Kaya’da vardı. Sabah yola çıkacağımızı söylediğimizde o da bizimle gelmek istedi.Kasaba da isleri varmış. Kaya’nın gelmesine sevindim. Çünkü köyde büyümüştü köy tecrübesi vardı. Bizim köy yaşamımız yoktu.
Devrimci programlar uğruna yola düştük. Kasabaya vardığımız da her tarafımız buz tutmuştu. Sadece hareket ettirdiğimiz eklem yerlerimiz buz tutmamıştı.
Dokuz saat sonra Kaya’nın tanıdığı olan bir bakkal dükkanına girdik. Bizi o halde gören dükkan sahibinin, gözü faltaşı gibi açıldı.Yahu siz nereden geliyorsunuz ? Bu ne hal böyle! Siz çıldırdınız mı? Bu karda kışta hiç yola çıkılır mı? diye söylense de İbrahim için bunların hiç bir önemi yoktu. Devrimci bir görev vardı ve bunun için her yol mübahtı. Devrimci görevi yerine getirmek her devrimcinin görevidir. Dolayısıyla mutlaka İstanbul’da olmamız gerekiyor diyemedik dükkan sahibine. Sadece işimiz var, dönmemiz gerekiyor diyebildim .
Karda yürüdüğümüz 16 km lik yolculuğumuz gerçekten büyük bir rizikoydu, her an her şey olabilirdi. Yolu çıkarmamız bile büyük tesadüf. Çünkü yol izi bile yoktu.Yolculuğumuz da yanımızda hiç bir şey yoktu ne bir bıçak ne bir sopa.
İbrahim’in cesareti ve Kaya’nın köyde ki yaşam tecrübesi, bizi kasabaya ulaştırdı…
O GÜZEL GÜNLERİN HATIRASINDA YOLDAŞLIK
Bu hatırat da lise koridorlarında kesintisiz devrim propagandası yaptığımız, sloganlarımızla sokakları inlettiğimiz günleri düşledim.
İbrahim ile o yoldaşca günlere o tuz ekmek sofrasına, atölyede planladığımız devrimci programlarıyla düşledim.
Sabahın köründe saat beşte atölyeden çıkıp sokaklarda geçirdiğimiz günleri getirdim gözümün önüne. o güzel düşlerimiz, o mücadele günlerimiz yüreğimde kıpır kıpır etti.
ütopyalarımız aşkına paylaştığımız dayanışma günlerini düşledim.
Bilincimin derinliklerinde sakladığım anılar sözcükler, fotoğraflar birbirini kovaladığı günleri düşledim.
İbrahim’in sesinde, birlikte olduğumuz günlerin hatıratıyla yüreğimde bir sızı topladım.
Tozkoparan/Osmaniye lisesinde tanıdım İbrahim’i.
Sınıflarımız ayrıydı. O da Çayan’cıydı, bende. Aynı gelenekten olmanın bile kadir kıymeti yoktu. Devrimciler arasında ayrılıklarının çok fazla olduğu yıllardı.
Mahir Çayan’ın Bütün Yazılar’ı üzerine tartışmaların yoğun olduğu yıllardı.
Bu yoldaşca duygular içinde İbrahim’le tartıştığımız günleri düşledim.
Yoldaşları hatırlamak yüreğimi acıtıyor ama hatırlamamak ve unutmak en kötüsüdür…
İbrahim, Yolumuz dergisinin sorumlusu ve sahibiydi. Tozkoparan bölgesinde öne çıkan bir devrimciydi. Devrimciye yaraşır bir yaşamı vardı, eşitlikçi paylaşım yapardı. Bir çok eylemin planlayıcısı bir çok forumun konuşmacısıydı. Duvarlara yazı yazarken bir gösteride yer alırken, bildiri taşırken yaptığı işin bilinciyle haraket eden bir devrimciydi.
İbrahim devrimci mücadelenin önemini bilen biriydi.
Her zaman bilgiyi merak eder, araştırır ve okurdu. Okuduğu kitapların sayfalarının altını çizerdi. İbrahim mücadeleci ve devrimci bilincine güvenen biriydi. Mücadelenin sıkı bir örgütlenmeye ihtiyacı olduğunu biliyordu.
Sorumluluktan kaçmayan bilakis aldığı sorumluluğun büyüklüğüne küçüklüğüne bakmazdı. İbrahim fedakarlıkta ve özveride sınır tanımayan biriydi.
12 eylül sonrası Esenler-Bayrampaşa-Terazidere, Bağcılar-Trabya bölgesinden ayrıldım. Hayrettin ile buluştuktan sonra İbrahim ile bölgelerimiz ayrıldı. (Hayrettin özveri 1982 operasyonunda yakalandı. Kent sineması önünde randevumuz vardı, bekledim gelmedi. Uzun yıllar cezaevinde kaldı. cezaevinden çıktıktan sonra kalp krizinden öldüğünü duydum)
İbrahim devrimci faliyette sorumluluk üstlenmişti .Oligarşinin Polisleri her yerde onu arıyordu. Her gün bir tehlike atlatıyordu. Polis İbrahim’i yok etmek istiyordu.
Çünkü o bir devrimciydi, örgütlüydü, örgütçüydü. sorumluydu, sorumlulukları vardı.
Oligarşi tarafından çok tehlikeli bir anarşisti. Barındığı ev baskın yedi. ve o evde yakalandı.
12 Eylül Faşizmi;
12 Eylül darbesinin yaptığı vahşet ve katliamlar ortadadır.
12 eylül darbesi’yle mutlaka ama mutlaka yüzleşmeliyiz. 12 Eylül darbecileri ile hesaplaşmalıyız. Merakların solmadığı, solmayacak olan o güzel insanların anısına. Sol’uksuz mücadelenin neferlerine saygımla sevgimle…
O sıralar gazeteler Tv haberleri polis bülteni gibiydi. Polis neyin yazılmasını neyin haberini vermişse o yazılıyordu. O söyleniyordu. Yalan asparagas haberler haber bültenlerinde çıkıyordu.
Öldürülen devrimcilerin mutlaka dur ihtarına uymamış ve silahlarına sarılmış anarşistler oluyordu. Ya da ev gösterirken kaçarken vuruluyordu.
İbrahim’le ilgili çıkan haber de de öyle yazılmıştı , ev gösterirken kaçmak istedi, dur ihtarına uymadı, vuruldu.
Oysa İbrahim‘e ne dur ihtarı vardı, ne de çatışmaya girmişti. Ekip içinde polislerin küfürlü, coplu ve yumruklu saldırısıyla karşı karşıya kalmıştı.
İbrahim polislerin küfürlerini iade edince, İbrahim, ekipten indirerek kurşuna dizildi. Ekip içinde olan devrimciler bunu birebir gördü.
İbrahim yoldaş, seni tanıyan devrimciler bilir. Senin samimiyetin, senin sevgin, senin yoldaşlığın bir ayrıcalıktır. bir farkındalıktır.
Ben, sadece bir okul arkadaşımı, dostumu değil, Tozkoparan-Çiftehavuzlar dayanışmasını yaratan yoldaşımı yitirmenin acısı hala yüreğimde… hala bu acıyı yaşıyorum.
Seni yazacağım yoldaşım, küçücük sevinçleri, koskoca acılara katık ederek yaşayan bir devrimcinin onurunu yazacağım…
Devrimciler ölmedi, ölen kötü hastalıklardı, irin olmuş yaralardı diye yazacağım. İnsan olana yakışmayanı, unutkanlarını eleştirerek yazacağım…
Devrimci ve vicdanlı insana ihtiyacımız var. Yoldaşlarını hatırlayan hatırlatan insana ihtiyacımız var.
Solcunun solunda olması gerektiğini yazacağım…
Devrimci mücadelede yitirdiklerimizi duygularımıza ve düşlerimize bıraktığı devrimci mirası yazacağım…
Dostlukların arkadaşların yoldaşlıkların samimiyetini sevgisini dayanışmasını yazacağım…
Yitiğimiz yoldaşların anısını hatıratını yazacağım…
Duygusuz sevgisiz saygısız emeksiz yaşamın kötülüğünü yazacağım…
Yoldaş İbrahim Özalp’ ın devrimci yaşamı önemli bir ayrıntıdır…
İbrahim Özalp 1 Mart 1981 Esenler- Çiftehavuzlar’da katledildi…
İbrahim Özalp ile yaşadığım o güzel yoldaş günleri yad ediyorum mücadelesini sevgiyle saygıyla anıyorum.
Erdal Boyoğlu – 01.03.2021